Fenerbahçe'nin ihtiyacı, sabırlı yapılanma ve sürdürülebilir futbol aklı!

Fenerbahçe'nin ihtiyacı olan şey; Mourinho'nun karizması değil, sabırlı bir yapılanma, medya manipülasyonuna kapalı bir iletişim stratejisi ve sürdürülebilir futbol aklıdır
Akademisyen Dr. Öğretim Üyesi Görkem Turaç, Jose Mourinho'nun teknik direktörlük anlayışını ve bu durumun Fenerbahçe'ye etkisini AA Analiz için kaleme aldı.

Jose Mourinho'nun Fenerbahçe'ye gelişi, sadece bir teknik direktör transferi değil aynı zamanda yeni bir iletişim stratejisinin, bir medya fenomeninin ve futbol kültürü farklılığının Türkiye'ye ithal edilmesi anlamına da geliyordu. Bu geliş kısa vadeli heyecanlar yaratmasına rağmen, uzun vadede Fenerbahçe'nin futboldaki yapısal sorunlarını çözmek bir yana bazı yönlerden daha da derinleştirdi.
Mourinho kariyeri boyunca sadece saha içindeki başarılarıyla değil, aynı zamanda medyadaki varlığı ve söylemleriyle de dikkat çekti. O, kamuoyunu kendi lehine manipüle edebilen, krizleri medya aracılığıyla yöneten ve futbolu bir tiyatro sahnesine çeviren, teknik direktör olmanın ötesinde önemli bir figürdür. Bu yöntem Premier Lig gibi medya odaklı liglerde etkili olabilir; fakat Türkiye gibi futbolun zaten fazlasıyla kutuplaştığı ve medya manipülasyonunun çok hızlı yayıldığı bir ortamda yangına körükle gitmek anlamına gelir.
Fenerbahçe yıllardır futboldaki başarısızlıkların gölgesinde, sürekli olarak medya tartışmalarıyla gündeme gelen bir kulüp. Mourinho gibi spekülasyon üretmeyi seven bir teknik adamın bu yapıya entegre olması çatışmaların çözülmesine değil, aksine kronikleşmesine sebep oldu. Mourinho; Porto, Chelsea ve Inter'de kazandığı başarılarla zirveye çıkmıştı. Bu dönemde hem taktiksel zekası hem oyuncu yönetimi hem de "underdog" kimliğiyle öne çıktı. Real Madrid ve Chelsea gibi büyük takımlarda daha fazla otoriterleşti. Bu dönemler medya ile savaşa girdiği, oyuncularla ilişkilerinin bozulduğu, kamuoyu algısını manipüle ettiği dönemlerdi. Manchester United, Tottenham ve Roma'da inişli çıkışlı performanslar gösterdi. Büyük kupalar yerine küçük zaferlerle yetinmek zorunda kaldı. Teknik direktörlükten çok "karizma yönetimi" ve iletişim oyunlarıyla gündemde kaldı. Ve bugün baktığımızda Mourinho artık sistem kuran bir teknik direktör değil, sistem boşluklarından faydalanarak kısa süreli etki yaratan bir figür. Fenerbahçe gibi bir kulüpte bu yaklaşım istikrar sağlayamaz.
Mourinho'nun kullandığı iletişim dili üç temel üzerine kuruludur. Bunlardan ilki mağduriyet üretmektir. Hakemler, federasyonlar, medya hep ona karşıdır. Böylece başarısızlıkların sorumluluğu dış etkenlere kaydırılır. İkincisi sembolik çıkışlarıdır. Örneğin, bir basın toplantısında kalem fırlatmak, oyuncusunu basın önünde eleştirmek ya da yönetimi ima eden açıklamalar yapmak gibi sembollerle gündemi belirler. Son olarak, Mourinho taraftarla doğrudan iletişim kurar. Yönetimi dışlayarak taraftarı kendi yanına çeker. Ancak Türk futbol kamuoyu zaten yıllardır bu iletişim kaosu içinde yaşıyor. Mourinho'nun bu dili, çatışmaları çözmek yerine artırdı. Özellikle hakem ve federasyon eleştirileri, zaten çok kutuplaşmış futbol ortamını daha da germekten öteye geçmedi.

-FENERBAHÇE'NİN KÜLTÜREL YAPISI VE MOURİNHO İLE UYUŞMAZLIĞI
Mourinho gibi üst düzey teknik adamlar belirli bir yapı ve otoriteyle çalışmaya alışkındır. Kulüplerin finansal yapılarının sürdürülebilir olması, sportif direktörlerin teknik direktörle uyum içinde çalışması, altyapı projelerinin desteklenmesi gibi yapısal faktörler Mourinho'nun başarı formülünde kritik rol oynar. Oysa Türkiye'de kulüplerin çoğunda bu yapı eksiktir. Mourinho'nun, sportif otoritesine rağmen bu tür bir yapıda mutlak hakimiyet kuramadığı çok açık. Tam aksine, sürekli medya açıklamalarıyla kendi pozisyonunu savunmak zorunda kaldı ve bu da takım içi uyumu zedeledi.
Fenerbahçe büyük bir camia olmasına rağmen son 11 yılda çok kırılgan bir yapı geliştirdi. Bunun yönetimsel istikrarsızlık, taraftar baskısı, medya etkisi gibi bazı nedenleri var. Her yıl teknik direktör değişiyor, kulüp içi meseleler sürekli basına sızıyor, kamuoyu algısı sürekli değişiyor. Mourinho gibi "her şeyin merkezinde ben olayım" diyen bir figür, bu yapıda istikrar değil kaos doğurur. Zira, Fenerbahçe'de zaten sürekli değişen gündemlere, Mourinho'nun spekülatif tavırları da ekstra yük bindiriyor.
Mourinho'nun adı bile başlı başına bir marka. Onun Fenerbahçe'ye gelişiyle birlikte taraftarda beklentiler tavan yapmış durumda. Fenerbahçe taraftarı takımlarından Avrupa kupası ve lig şampiyonluğu bekliyor. Ancak Mourinho artık zirve döneminde değil. Son olarak Roma'da geçirdiği süreçte takımını ancak UEFA Konferans Ligi'ne taşıyabildi, Serie A'da istikrarsız sonuçlar aldı. Yani beklentilerle teknik kapasitenin kesişim kümesi daralmış durumda. Mourinho'nun hala büyük maçlarda fark yaratabilecek taktiksel bir zekası olabilir ancak Türkiye'de şampiyonluk gibi hedefler için istikrarlı ve derin bir kadro, sağlam altyapı ve sabır gerekir. Bu da Mourinho'nun spekülatif yönetim anlayışıyla çelişiyor. Türkiye Ligi'nin dinamikleri Premier Lig ya da Serie A gibi değildir.

-MOURİNHO'NUN KARİZMASINA KARŞI FENERBAHÇE GERÇEKLİĞİ
Mourinho bir "winner" algısı ile anılıyor. Ancak bu algı artık geçmiş başarıların bir yansıması. Fenerbahçe ise 11 yıldır şampiyon olamayan, taraftarı her yıl travmalarla sınanan bir kulüp. Bu iki yapı bir araya geldiğinde, sonuç bir sinerji değil, bir çarpışma yaratıyor. Çünkü Mourinho başarısızlık durumunda basını, hakemleri, futbolcuları, hatta yönetimi hedef almaktan çekinmeyen bir figür. Bu dil Fenerbahçe gibi zaten kırılgan olan bir yapıda parçalanmayı kaçınılmaz hale geliyor. Bu parçalanmanın son örneği olarak geçtiğimiz günlerde Acun Ilıcalı Fenerbahçe yönetiminden ayrıldı. Geçmişte Ersun Yanal, Vitor Pereira, Jorge Jesus gibi teknik direktörler farklı nedenlerle başarısız olmuşken; Mourinho'nun başarısızlığının çok daha gürültülü olduğu aşikar.

Mourinho'nun geçmişinde başarısızlıkla sonuçlanan görev sürelerinin ortak özelliği, suçun sürekli dış faktörlere atılmasıdır. Manchester United'da "Kulüp kültürü bana uygun değil" dedi. Tottenham'da "Oyuncular yeterince savaşmıyor" dedi. Roma'da "Hakemler bizi doğradı" dedi. Fenerbahçe'de de geçtiğimiz sezonki söylemleri devam ettiği sürece, kulüp içi birlik tamamen dağılabilir. Başkan, yönetim, teknik heyet ve futbolcular arasında oluşacak gerilimin yeni bir kriz dalgası başlatması muhtemeldir.
Jose Mourinho'nun Fenerbahçe'ye gelişi, kısa vadeli bir heyecan dalgası yaratmıştı. Ancak uzun vadede spekülasyona dayalı iletişim dili, Türk futbolunun yapısal sorunları ve Fenerbahçe'nin krizlere açık yönetim modeliyle birleştiğinde bu işbirliğinin başarısızlıkla sonuçlanması sürpriz değil. Fenerbahçe'nin ihtiyacı olan şey; Mourinho'nun karizması değil, sabırlı bir yapılanma, medya manipülasyonuna kapalı bir iletişim stratejisi ve sürdürülebilir futbol aklıdır. Aksi takdirde, Mourinho'nun adı Türk futbol tarihinde sadece bir "deneme" olarak kalacaktır.
[Dr. Öğretim Üyesi Görkem Turaç, Akademisyendir.]* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.
- Popüler Haberler -

Süper Lig ne zaman başlıyor? 2025-2026 Süper Lig fikstürü belli oldu mu?

Mesut Özil: Galatasaray transferi hakkında Sane ile görüştük, Türkiye'yi sordu

Romulo, Fulham, Wolverhampton ve Nottingham Forest'un radarında!

Voleybol Dünya Şampiyonası ne zaman? Filenin Sultanları maç takvimi

Bayern Münih'in genç yeteneği Lennart Karl

Beşiktaş, Parma'dan Gabriel Charpentier transferine hazırlanıyor!
