ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE

Ali Nuri Türkoğlu: ‘Şehzade Orhan'ı oynamak tarihi bir vicdan meselesiydi'

HÜSNA KÖŞGER - | Son Güncelleme Tarihi:
Ali Nuri Türkoğlu: ‘Şehzade Orhan'ı oynamak tarihi bir vicdan meselesiydi'

TRT1'in sezona damgasını vuran dizisi Mehmed: Fetihler Sultanı'nda Şehzade Orhan'ı oynayan Ali Nuri Türkoğlu, rolüne hazırlanma sürecini anlattı. AKŞAM'a konuşan Ali Nuri Türkoğlu oynadığı rolün tarihi sorumluluğuna dikkati çekerek, ‘Birazcık tarih kitaplarına, biraz tarihçilere başvurdum, baktım ama velakin bize çizilen bir portre vardı. O portre ile okuduklarımı yaklaştırmaya çalıştım' ifadelerini kullandı.

Kapat

HABERİN DEVAMI

Ali Nuri Türkoğlu bu sezon TRT1'in reytinglere damga vuran dizilerinden Mehmed: Fetihler Sultanı'nda, tarihte adı hainlikle anılan Şehzade Orhan rolüyle seyirci karşısına çıktı. Filmografisinde tarihi yapımlara ağırlık veren Ali Nuri Türkoğlu, özel bir seçim olarak nitelendirdiği bu durum hakkında, 'Benim gönlüm hep tarih, tarihte haksızlığa uğramış ya da yeterince anlatılamamış ya da hiç adından söz edilmeyen tarihi kahramanlarımızı, hikayelerimizi veya anti kahramanlarımızı anlatmak yani tarihe bir bütüncül bakışla, dramayla hizmet etmekten yana. Mesleğim bu; oyuncuyum, yönetmenim. İnsanlar beni oyunculuk tarafında daha fazla biliyor. Allah nasip ederse, daha fazla yapıma imza atacağız. Buna benzer pek çok projede de oynamak istiyorum' diyor.

AKŞAM'dan Hüsna Köşger'in sorularını yanıtlayan Ali Nuri Türkoğlu, oyunculuğa başlama süreci ve kız kardeşi şarkıcı Nadide Sultan'la ilgili de özel açıklamalarda bulundu.

'TÜRKİYE'DE ALINABİLECEK EN İYİ, EN ONUR VERİCİ ÖDÜL'

Mehmed Fetihler Sultanı 10. Medya Ödülleri'nde En İyi Dizi ödülünü aldı. Ödülü Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan takdim etti. Duygu ve düşüncelerinizi almak isteriz.

Bu işe başlarken ödül alabileceği hesaplanmış bir şey değildi elbette, sürpriz oldu. Sayın Cumhurbaşkanımıza ve bizi bu ödüle layık görenlere teşekkür ederiz. İyi bir prodüksiyonu olduğu için; bu kıymetli değerli ödül dışında, daha nice ödülleri de alacağını düşünüyoruz. Ben diziden Orhan olarak ayrılsam da fetih devam ediyor. Fatih Sultan Mehmed aynı zamanda Fetihlerin Sultanı. Dolayısıyla bu çok anlamlı ödülün, Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından takdim edilen ödülün ağırlığının yükünün de farkında olarak söylüyorum. Türkiye'de alınabilecek en iyi, en onur verici ödüldür. Direkt Külliye'de, milletin evinde verilmiş bir ödül olması hasebiyle gurur duyuyoruz elbette.

Şehzade Orhan, tarihte de etkili bir yeri olan ve oynaması oldukça zor karakterlerden. Rolünüze hazırlanırken, özel bir çalışma programı geliştirdiniz mi?

Her zamanki gibi hazırlandık aslında. Bir oyuncunun rolüne çalışmasının, belli başlı yöntemleri var; eğer biyografiyse tarih kitaplarına, makalelere, tarihçilere, belgesellere, kısa videolara, konuşmalara başvurup oradan gerekli doneleri toplamak. Zaten biz başlarken malumat veriliyor ama onunla yetinmemek gerekiyor. O malumat, nihayetinde nispi olarak sınırlı bir malumat. Biyografi oynarken daha hassas davranmak gerekiyor çünkü her halükarda tarihi gerçekleri olan hakiki bir karakteri oynuyorsun. Başka karakterler olsa, amiyane tabirle uydurma bir karakter olsa oynayabilmen nispeten daha kolay. Yanlış yapsan, kimsenin farkına varmayacağı bir şey. Çok bilinen bir karakter değil evet Şehzade Orhan ama tarihte adı hainlikle alınmış. Birazcık tarih kitaplarına, biraz tarihçilere başvurdum, baktım ama velakin bize çizilen bir portre vardı. O portre ile okuduklarımı yaklaştırmaya çalıştım.

Son dönemde pek çok tarihi hikayenin içerisinde görüyoruz sizi. Bu özel bir seçim mi oldu, yoksa projeleri karşınıza kader mi çıkardı?

Kader diyelim. Tabii ki ikisi bir arada. Sonuçta bir şeye niyetlendiğimizde aslında o niyeti de kalbe düşüren Allah. Benim gönlüm hep tarih, tarihte haksızlığa uğramış ya da yeterince anlatılamamış ya da hiç adından söz edilmeyen tarihi kahramanlarımızı, hikayelerimizi veya anti kahramanlarımızı anlatmak yani tarihe bir bütüncül bakışla, dramayla hizmet etmekten yana. Mesleğim bu; oyuncuyum, yönetmenim. İnsanlar beni oyunculuk tarafında daha fazla biliyor. Allah nasip ederse, daha fazla yapıma imza atacağız. Buna benzer pek çok projede de oynamak istiyorum. Yani niyetim aslında kısaca bu yöndeydi. Biraz kader, biraz seçim.

Sanata olan ilginiz nasıl başladı, oyunculuk ilk ne zaman yerleşti aklınıza?

1983 yılında ilk defa belki herkesin başından geçen ama küçük bir farklılıkla tiyatro sahnesine adım attım. Asıl sosyalleşmem, sanatta ilk mayalarımın atılması o zamanlara dayanıyor. Bana o mayayı ilk defa ilkokul öğretmenim aşıladı çünkü ben onu sahnede de izledim. Galiba, bu kadar sevdiğim ve öykündüğüm bir adamın mesleğini yapmak istedim. 18 yaşına kadar çeşitli meslek arayışlarım oldu derken bir gün kendimi, bir tiyatro oyuncusu olarak sahnede hem amatör hem profesyonel olarak buldum.

Bu mesleği çok sevdim. Kendimi ifade edebilmenin, aynı zamanda tüm sanatları aynı anda icra edebilmenin en güzel yolu oyunculuk ve tiyatro yapmaktı. Şarkı söylüyordum, müzikle uğraşıyordum. Resim çiziyorum, şiir yazıyorum, edebiyatla ilgiliyim. Hepsi birleşince sahnede hepsini yapabileceğim, hepsini kullanabileceğim bir meslek seçmiş oldum aslında.

'GAZANFER ÖZCAN İNSANI RAHATLATAN BİR OYUNCUYDU'

İlk diziniz Kuruntu Ailesi'ydi. Gazanfer Özcan'la kamera karşısına geçtiniz. Kendisiyle çalışmak nasıldı, onunla ilgili anlatabileceğiniz özel bir anınız var mı?

Kamera karşısına ilk defa iki bölümlük bir rolle Süper Baba dizisiyle geçtim. Burada da rahmetli Osman Sınav'ı analım. Metin Günay ve Osman Sınav o dönem tanıdığım insanlar. O işin mimarı zaten Osman Sınav. Onların kamerasının karşısına geçtim. Sonra, Kayıp aranıyor gibi bir programda oynamıştım. Hem Kayıp Aranıyor hem de Kuruntu Ailesi için sahneden seçilmiştim. O da benim için o zamanlar, koltuklarımı kabartan bir gurur vesilesiydi.

Rahmetli Gazanfer Özcan oyunumuzun galasına gelmişti, beni sahnede çok beğenip 'Bu çocuk kim' diye sormuş. Rahmetli Hadi Çaman, Gazanfer Ündüz'ün yanına götürdü, Gazanfer Ündüz de Gazanfer Özcan'ın yanına götürdü. O galada yaşananlar bu anlattıklarım. Kaç senelik oyuncusun diye sormuşlardı. O zaman da işte 19-20 yaşlarındaydım en fazla. 'Var mı 5-6 senelik?' demişlerdi, 'Vallahi ben daha 2-3 yıllık oyuncuyum' demiştim. Tabii bunlar, koltukları kabartan şeyler.

Yarı devamlı arada sırada girip çıkan bir karakter olarak dahil oldum. Karakterin öyküsü sonlandı ama beni başka bir karakter olarak oraya soktular, çıkardılar. Güzel jestler yaptılar. Sevdiler de herhalde beni.

Gazanfer Özcan; mesleği öğrenmeye çalışırken hocalarımdan bir tanesi oldu. Çok şey öğrendim kendisinden. Evvela şunu söylemem lazım: İşin mutfağını, kulis edebini öğrendim. Nasıl bekleniri, ellerimi otururken bağlamamayı, enerjimi kilitlememeyi öğrendim. İnsanı çok rahatlatan bir oyuncu.

Onunla çalışırken çok gülüyordum. Nev-i şahsına münhasır mimikleri vardı. Tabiri caizse Gazanfer Özcan'ın eteğinin dibinden ayrılmak istemedim. Ama tabii o iş de bitti. Çok istedim ama tiyatrosunda hiç oynayamadım. O dönemler onunla, kamerayla tiyatro farkını konuşuyorduk kendisi için. Derdi ki, 'Ben kamerayı sevmedim. Kamera da o yüzden beni çok sevmedi.' Ben de kamerayı çok sevdim. Kamerayı sevmen gerekiyor ki, kamerada seni sevsin. Karşılıklı bir ilişki bu.

'NADİDE'NİN YANINDA ÇOK CİDDİ KALIYORUM'

Kız kardeşiniz Nadide Sultan da, müzik alanında tanınmış isimlerden birisi. Hatta kendisiyle Çifte Bela dizisinde de rol aldınız.

Nadide'nin Çifte Bela dizisine girmesine ben vesile oldum, teklifi ben götürdüm. O dönem Ayşe Tolga'nın yanına, kız kardeşini oynayacak bir isim aranıyordu. Var mı bize önerebileceğin bir oyuncu derken, ben kardeşimi söyledim ama bu arada kardeş olduğumuzu bilmiyorlardı. Nadide de, 'Acaba nasıl olacak' diye ilk başta gerildi. Merak etme bir şey yok, beraberiz oynarız dedim. O da bir hoş bir anı bıraktı.

Bizim aile -profesyonel anlamda söylemiyorum ama- musikişinas bir ailedir. Musikiyi çok severler. Annem de mırıldanır, babam da. Kulak dolgunluğumuz hep var. Kız kardeşim de küçüklükten beri sesini sınarmış meğer. Evde hep Ceylan'ı, Sibel Can'ı taklit ederdi. Annemle babam Nadide'yi, ortaokul zamanında müzik eğitimine başlattı. Bir bestecinin yanına verdiler. Yalnız kalmasın diye, onunla beraber gidip gelmeye başladım ben de.


Etiketler:
ali nuri türkoğlu şehzade orhan mehmed fetihler sultanı