Cahit Sıtkı Tarancı kimdir? Otuz Beş Yaş şiiri sözleri... İşte ünlü şair ve yazarın hayatına dair merak edilenler

Cahit Sıtkı Tarancı kimdir? merak ediliyor. Cahit Sıtkı Tarancı'nın hayatı araştırılıyor. Otuz Beş Yaş şiirinin şairi ve sözleri arama motorlarında aratılıyor. "Otuz Beş Yaş", "Memleket İsterim" ve "Haydi Abbas" gibi unutulmaz eserlerin sahibi Cahit Sıtkı Tarancı vefatının 69'uncu yılında anılıyor. İşte, şair ve yazar Cahit Sıtkı Tarancı'ya dair merak edilenler karşınızda...
"Otuz Beş Yaş", "Memleket İsterim" ve "Haydi Abbas" gibi unutulmaz eserlerin sahibi, şair ve yazar Cahit Sıtkı Tarancı, vefatının 69'uncu yılında anılıyor.
Diyarbakır'da 4 Ekim 1910'da dünyaya gelen Tarancı, ilk ve orta öğrenimini Saint Joseph ve Galatasaray liselerinde tamamladı.
Lise yıllarında şiirle tanışan genç şair, başta Charles Baudelaire olmak üzere Fransız sembolistlerinden etkilendi ve bu dönemde şair Ziya Osman Saba ile mektup arkadaşlığına ve dostluğa başladı.
GAZETE YÖNETİMİNİN DESTEĞİYLE PARİS'E GİTTİ
Tarancı, Mülkiye Mektebi ve Yüksek Ticaret Okulundaki eğitimini yarıda bıraktı ve bir süre Sümerbank'ta memur olarak çalışmaya başladı.
İlk şiir kitabı "Ömrümde Sükût"u 1933'te yayınlayan Tarancı, Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan öyküleriyle de dikkati çekerek gazete yönetiminin desteğiyle yükseköğrenimini tamamlamak üzere 1938'de Paris'e gitti.
Tarancı, Paris'te Sciences Politiques'te eğitimine devam ederken, Paris Radyosu'nda spikerlik yaptı. Sanatçı, İkinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesiyle Paris'ten bisikletle ayrılarak Türkiye'ye döndü.
"OTUZ BEŞ YAŞ" ŞİİRİYLE BEĞENİ KAZANDI
Tarancı, 1941-1943 yılları arasında askerlik görevini yaparak, bu dönemde Türk şiirinin en bilinen eserlerinden "Haydi Abbas"ı kaleme aldı.
Askerlik sonrası Ankara'ya yerleşerek Anadolu Ajansı ve Çalışma Bakanlığında çevirmen olarak görev yapan usta kalem, 1946'da Cumhuriyet Halk Partisi'nin düzenlediği şiir yarışmasında "Otuz Beş Yaş" şiiriyle birincilik ödülünü kazandı.
Bu şiir ve başarı, Tarancı'yı Türk edebiyatının sevilen şairlerinden biri haline getirdi. Tarancı, 1951'de Cavidan Tınaz ile evlenmesinin ardından bu dönemdeki şiirlerini "Düşten Güzel" kitabında topladı.
Usta sanatçı 1953'te geçirdiği felç nedeniyle yatağa bağımlı hale geldi. Tarancı, uzun bir tedavi sürecinin ardından durumu ağırlaşınca devlet tarafından Viyana'ya gönderildi.
Viyana'da zatülcenp (plörezi) hastalığına yakalanan Cahit Sıtkı Tarancı, 13 Ekim 1956'da, 46 yaşında hayata veda etti.
Türk şiirinin önemli isimlerinden olan Tarancı'nın cenazesi Ankara'ya getirilerek Cebeci Asri Mezarlığı'na defnedildi. Sanatçının doğduğu ev ise 1973'te Kültür Bakanlığı tarafından "Cahit Sıtkı Tarancı Müze Evi" olarak ziyarete açıldı.
ŞİİRLERİNDE YAŞAMA SEVİNCİ, AŞK, YALNIZLIK VE ÖLÜM TEMALARINI İŞLEDİ
"Sanat için sanat" anlayışını benimseyen ve "saf şiir" akımının Türk edebiyatındaki önemli temsilcilerinden biri olan Tarancı, eserlerinde açık ve sade bir dil kullandı.
Hece ölçüsünü ustalıkla kullanan şair, vezin ve uyağa bağlı kalarak modern bir şiir dili oluşturdu. Usta şair şiirlerinde en çok yaşama sevinci, aşk, yalnızlık, çocukluk özlemi ve kaçınılmaz bir son olarak ölüm temalarını işledi.
Tarancı ayrıca, "Ömrümde Sükut", "Düşten Güzel", "Memleket İsterim", "Sonrası", "Ziya'ya Mektuplar" ve "Gün Eksilmesin Penceremden" gibi birçok esere de imza attı.
35 YAŞ ŞİİRİ
Yaş otuz beş! yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan.
Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız,
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.
Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç farkettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?
Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında.
- Popüler Haberler -

Tunus'ta Türk rüzgarı... Türk Üniversiteleri tanıtıldı

İshak Paşa Sarayı'nın UNESCO'nun asıl listesine girmesi için "alan yönetimi planı" hazırlanıyor

2025 Nobel Edebiyat Ödülü, Macar yazar Krasznahorkai'a verildi

Günün her saati yemekle yaşayan şehir: Adana

Sanem Altaylı “Gri” adlı sergisiyle Ankaralı sanatseverlere farklı bir pencere açıyor

Karaman Valiliğinden Topraktepe Antik Kenti'nde bulunan ekmeklere ilişkin açıklama
