ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE

Prof. Dr. Zeki Bayraktar, 24 TV'de açıkladı! "Evlilikten çok ciddi anlamda bir kaçınma var"

HABER MERKEZİ - | Son Güncelleme Tarihi:
Prof. Dr. Zeki Bayraktar, 24 TV'de açıkladı! "Evlilikten çok ciddi anlamda bir kaçınma var"

24 TV Arafta Sorular programında Star Gazetesi Yazarı Esra Elönü'ye konuk olan Ürolog Prof. Dr. Zeki Bayraktar, "Evlilikten çok ciddi anlamda bir kaçınma var ve bunun önemli nedeni serbest cinselliktir." dedi.

Kapat

HABERİN DEVAMI

24 TV Arafta Sorular programında Star Gazetesi Yazarı Esra Elönü'nün sorularını yanıtlayan Ürolog Prof. Dr. Zeki Bayraktar, "Evlilikten çok ciddi anlamda bir kaçınma var ve bunun önemli nedeni serbest cinselliktir.'' dedi.

''Evlilikten çok ciddi anlamda bir kaçınma var ve bunun önemli nedeni serbest cinselliktir.''

Belli bir yaşa geldikten sonra artık evleneyim deniliyor. Erkekler evlenmek istediklerinde potansiyel aday kaybı yaşıyor. Evlilikten çok ciddi anlamda bir kaçınma var ve bunun en önemli nedeni serbest cinselliktir. Eğitim ve kariyer planlaması önemli ama dünyanın hiçbir döneminde savaş, açlık, kıtlık ve salgınlar eksik olmadı. Evlilik oranı hiç bu kadar düşmedi. Allah erkeğe de kadına da cinsel dürtüleri vermiştir. Bu dürtüleri durdurmanın yolu evlilikti. Günümüzde dini ve ahlaki kaygısı olmayan gençler bunu evlenmeden de karşılıyor. Üreme kapasitesi geç evlenen erkeklerde düşüyor. Aynı şekilde kadında da doğurganlık oranı düşüyor. Bir kadının ideal doğurganlık yaşı 20-30 yaş arasıdır. 35 yaşına gelen bir kadında doğurganlık kapasitesi %50 azalır. 38 yaşına geldiğinde bu %5'e düşer. 40 yaşına geldiğinde ise %5'in altına düşer. Biyolojik saat çalışıyor. Genelde evlilikten kaçınarak geç evlenme var. Evlenenler de evliliklerinin ilk yıllarında çocuk sahibi olmak istemiyor. 35'li yaşlarda bir çocuk düşünüyorlar.

''Yapılan bilimsel çalışmalar, sosyal medyada beğeni (like) alan kadınlarda dopamin patlaması yaşandığını gösteriyor. (Beğeni) Bu, kadındaki arzulanma isteğini daha da artırıyor. Bununla da kalmıyor; eşle olan ilişkiyi de bozuyor. Çünkü sosyal medyadan gelen beğeni ve onay o kadar seri geliyor ki, gerçek eşten gelen onay bununla rekabet edemez hâle geliyor.''

Yapılan bilimsel çalışmalar sosyal medyada like alan kadınlarda dopamin patlaması yaşandığını gösteriyor. Fonksiyonel MR çalışmaları ile görünen bir şeyden bahsediyorum. Alınan her like, eşten gelen onaydan çok daha fazla dopamin patlamasına neden oluyor. Bu kadındaki arzulanma isteğini arttırıyor. Bununla da kalmıyor, eş ile ilişkisini bozuyor. Neden eş ile ilişkisini bozuyor? Çünkü sosyal medyada like ve onaylama o kadar hızlı geliyor ki, gerçek eşten gelen onay bununla rekabet edemez hale geliyor. Gerçek eş ilişkisi sıkıcı bulunarak evlilikte çatışma ve boşanmalar tetikleniyor.

Çalışmalarda bahsedilen mecra Instagram, ama bunu yalnızca Instagram özelinde incelememek lazım. Erkekler için sosyal medyaya idealize edilen kadın bedeninin, cinselliğin, ilişkilerin çok yaygın olarak internet ve pornografide maruz kalma erkekte bu krize neden oluyor. Kadında da onay ihtiyacına neden oluyor. Bu fonksiyonel MR'larda görülüyor, resmen beyinde dopamin patlamalarına neden oluyor. Ve yabancı bir muhataptan gelen onay gerçek eşten gelen onaydan çok daha fazla dopamin patlamasına neden oluyor. Bu söylediklerim MR çalışması ile gösterilen bulgular, yani farazi bir şey söylemiyorum. Neticede gerçek eşten gelen onay sanal medyadan gelen onaylar ile rekabet edemez hale geliyor ve kadınlar gerçek eşten gelen onayı sıkıcı bulmaya başlıyor, hızına yetişemiyorlar ve bu da boşanmalara neden oluyor. Sonuçta arzu krizi dediğimiz bir mekanizma ortaya çıkıyor. Ontolojik olarak dengede olan arzu ve arzulanma ihtiyacı erkek tarafında arzu krizi düşerken, kadında onaylanma ihtiyacını arttırıyor ve maalesef mevcut evlilikler de bozuluyor. Zaten evlilikten kaçınma vardı, evlilik geciktiriliyordu, mevcut evliliklerde bu şekilde tehdit altında oluyor. Romantizm önemlidir. Özellikle kadınlar için bunun olmazsa olmaz olduğunu vurguluyoruz ama günümüzde romantizm fetişize edilmiş durumda. İş çığırından çıkmış, bunu da yine sosyal medya tetikliyor. Erkekler geçen yıldan daha heyecan verici bir evlilik yıl dönümü planlayamazsa maalesef kavga etmeye kadar gidebiliyor. Gerçekten özellikle Türk erkeklerinde romantizm konusunda erkeklerin çok büyük eksikliği var bunu da belirtelim.

''Anneler, oğullarının arkadaşı olmamalıdır. Anneler, oğullarının annesi olmalıdır. Annelik başka, arkadaşlık başkadır. Neden mi? Çünkü bazı kadınlar, eşlerinden bekledikleri duygusal ilgiyi alamadıkları için oğullarını sosyal ortamda bir sosyal partner gibi kullanmaktadır.''

Anneler, oğullarının arkadaşı olmamalıdır. Anneler, oğullarının annesi olmalıdır. Annelik başka, arkadaşlık başkadır. Neden mi? Çünkü bazı kadınlar, eşlerinden bekledikleri duygusal ilgiyi alamadıkları için oğullarını sosyal ortamda bir sosyal partner gibi kullanmaktadır. Aslında bu çocuk istismarıdır, ama anne bunun farkında değil. Dolayısıyla anne oğlunun annesi olmalı, arkadaşı olmamalı. Onun arkadaşlık kurabilecekleri akranlarıdır. 1-6 yaş çok önemli kritik bir eşik demiştik. Eşcinsellik için erken yaşlarda cinsel taciz de çok önemli bir risk faktörüdür. O da aynı mekanizmaya dayanıyor. Erken yaşlarda cinsel tacize uğrayan kız çocuğu dişiliğin tehlikeli olduğu mesajını alıyor ve 'Bu benim başıma niye geldi? Dişi olduğum için geldi. Ben erkek olsaydım bu başıma gelmeyecekti.' diyor. Onun için o da dişilikten korkutulmuş oluyor. Erkek çocuklar da cinsel tacize maruz kalabilirler. Onlar da ilginç bir şekilde kendine uygulananı taklit etme eğiliminde oluyorlar. Bu söylediğim şeyler çocuğu cinsiyet karmaşasına sürükleyen şeyler. Eşcinselliğin öncülü olabilir bunlar. Şu hatırlatmayı yapmak istiyorum, az önce saydığım hatalı ebeveyn davranışları, çeşitleri çok fazla, daha da örneklendirilebilir. Bu örneklerin yaşandığı her evdeki çocuk cinsiyet karmaşasına girer ve eşcinsel olur demiyorum. Bunlar riski arttıran faktörler diyorum. Bir de şöyle algılanmasın. Bunun böyle algılandığını biliyorum, çok soruluyor çünkü. Eşcinsellik ve transseksüellik dediğim şey muazzam bir farklılık. Böyle bir davranış nasıl buna neden olabilir? Bir anne böyle davransa, bir baba böyle davransa nasıl olabilir? deniyor. Burada Freud'un bir metaforu var, Tohum Metaforu. Diyor ki, 'Siz yetişmiş bir çınar ağacının gövdesine büyük bir oyuk açamazsınız. Ama o ağacın tohumunu toprağa atarken tırnağınızla üzerine minik bir çizik atarsanız, büyük bir yarık olarak karşınıza çıkacak.' Bir çocuğun ruhuna açtığınız minik bir yara ,erişkin döneminde bir problem olarak karşınıza gelecek. Bunu sadece eşcinsellik, transseksüellik alanında görmüyoruz. Heteroseksüel, cinsel işlev alanında da sıklıkla görüyoruz. Fiziksel olarak idealize edilebilecek bir erkek geliyor, konuşmaya başladığınız anda çocukluk döneminde söylenen bir söz karşısına çıkıyor, problem oluyor, bu kadın içinde geçerli.


Etiketler:
24 tv arafta sorular esra elönü ürolog zeki bayraktar evlilik cinsellik