ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan "Terörsüz Türkiye" mesajı: Kazananı tüm Türkiye olacak

HABER MERKEZİ - | Son Güncelleme Tarihi:
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan "Terörsüz Türkiye" mesajı: Kazananı tüm Türkiye olacak

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Biz yol haritamızı da, menzilimizi de net bir biçimde belirledik. Terörle mücadeleye ayrılan kaynaklar artık kalkınmaya, üretime, yatırıma, istihdama harcanacak. Terörsüz Türkiye'nin kazananı tüm Türkiye, terörsüz bölgenin kazananı ise bölgemizdeki tüm kardeş halklar olacak." ifadelerini kullandı.

Kapat

HABERİN DEVAMI

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Çin'de Şanghay İşbirliği Örgütü 25. Devlet Başkanları Konseyi Zirvesi katıldı. Erdoğan, Çin dönüşü uçakta Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Kartoğlu ve 24 TV Programcısı Belkıs Kılıçkaya'nın da aralarında bulunduğu gazetecilerin sorularını cevapladı.

GENEL DEĞERLENDİRME

Değerli basın mensupları, kıymetli arkadaşlar, sizleri en kalbi duygularımla muhabbetle selamlıyorum. Çin Devlet Başkanı Sayın Şi Cinping'in şeref konuğu olarak, Şanhay İşbirliği Teşkilatı Zirvesine iştirak ettik. Zirveye katılımımız hem teşkilatla hem de köklü bağlarımız olan Asya ülkeleriyle ilişkilerimize addettiğimiz önemin bir nişanesidir. Şu rakamlar oldukça dikkat çekici; Teşkilat üyesi 10 ülkenin nüfusu 3,8 milyara ulaşmış, ekonomik büyüklüğü ise 30 trilyon dolara yaklaşmıştır. Teşkilatın 1996'dan bu yana dinamik bir dönüşüm içerisinde olduğunu görüyoruz. Ekonomik ve ticari alanlardaki iş birliğini ön plana çıkararak bir hüviyet kazanıyor. Teşkilat aynı zamanda, küresel ve bölgesel sorunların çözümünde rol oynamayı da kendine şiar edinmiştir. "Şanhay Ruhu" başlığı altında sıralanan "eşitlik", "istişare", "karşılıklı güven ve fayda", "farklılıklara saygı", "ortak kalkınma" gibi ilkeler, 2019 yılında ilan ettiğimiz Yeniden Asya Girişimimizin temel yaklaşımlarıyla da örtüşüyor. Bölgemizde ihtilafların barışçıl yollarla çözülmesi için en fazla gayret eden ülkelerin başında geliyoruz. Teşkilatın, ülkemiz dahil diyalog ortaklarıyla irtibatı artırma çabasını bu bakımdan isabetli buluyorum.

Değerli basın mensupları, zirvede ülkemizin çok taraflı diplomasi geleneği, bölgesel güvenlik ile sürdürülebilir kalkınma politikamız hakkında hitapta bulunduk. Konuşmamda Gazze'deki soykırımı gündeme getirdim. Çin Devlet Başkanı değerli dostum sayın Şi Cinping ile ilk gün heyetlerimizin de katıldığı verimli bir görüşmemiz oldu. Görüşmede ikili ilişkiler ve yatırım konularını ele aldık. Ticaret ortağımız Çin ile ekonomik ilişkilerimizi daha dengeli ve sürdürülebilir hale getirmek istiyoruz. Çin tarafıyla istişarelerimizi sürdürüyoruz. Çin Komünist Partisi Merkez Komitesi Üyesi Sekreteri Sayın Say Çi ve heyetiyle bu minvalde verimli bir görüşmemiz oldu. Dışişleri Bakanım, 3 Eylül'de düzenlenecek anma programına katılacak. Sayın Şi'nin yanı sıra zirve boyunca pek çok mevkidaşımla bir araya geldim. Sırasıyla Pakistan Başbakanı Sayın Şahbaz Şerif, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev, Ermenistan Başbakanı Sayın Nikol Paşinyan, Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Sayın Vladimir Putin, İran Cumhurbaşkanı Sayın Mesud Pezeşkiyan ile gündemimizdeki konuları ele aldık. Yine zirveye katılan birçok devlet ve hükümet başkanıyla temaslarımız oldu. Bu görüşmelerde de ikili iş birliği konularıyla birlikte, İsrail'in Filistin'e yönelik saldırılarını da değerlendirdik. Ziyaretimizin hayırlara vesile olmasını diliyor, şimdi sözü sizlere bırakıyorum.

SORU - Peoples Daily'de yayınlanan makalenizde bir Çin atasözüne atfen "Tuhaf zamanlardan geçerken" ifadesini kullandınız. Çin Devlet Başkanı Şi Cinping bulunduğumuz coğrafyadaki akıl almaz hukuksuzluklara, kilitlenen uluslararası topluma dair nasıl bir yaklaşım içinde? Doğu'nun lokomotifi Pekin, NATO üyesi, Batı'ya entegre bir ülke olan Türkiye'nin, dünyanın "normalleşmesi" hedefinde oynadığı rolün ve potansiyelinin farkında mı?

Çin, Türkiye'nin bölgesel önem ve etkisinin farkında. Bu nedenle Türkiye'yi önemli bir aktör olarak görüyor. Çin ile ilişkilerimizi geliştirmenin gayreti içerisindeyiz. Ekonomik ilişkilerden dijital teknolojilere, enerjiden sağlığa birçok alanda iş birliği fırsatlarını değerlendiriyoruz. Biz, dünyaya yalnızca Doğu-Batı ekseninde bakmıyoruz. Ufku soğuk savaş ayazında buz tutmuş bir ülke değiliz. Doğu ile Batı arasında ayrışmanın değil, yeni köprüler kurmanın gerekli olduğunu devamlı söylüyoruz. Her platformda insanı merkeze alan politikalarımızı savunuyoruz. Savunmaya da devam edeceğiz. Uluslararası sistemlerin tıkandığı bir dünyada, normalleşmenin ancak ve ancak hakkaniyet temelinde çözümlerle sağlanacağına inanıyoruz. Geçmişten ders alıyor, geleceği doğru okuyor ve bu vizyonla yolumuzda ilerliyoruz. Biz diyalog kanallarını açık tutmanın önemine inanıyoruz. Biz, adil ve müreffeh bir dünyanın inşa edilebileceğini düşünüyoruz. Nitekim "daha adil bir dünya mümkün" derken hep bunu ısrarla işledik, işlemeye de devam ediyoruz. Bu istikamette yolumuza devam etmenin de gayreti içerisindeyiz. Çin'in, uluslararası camianın önemli bir parçası olarak, bizim bu çabamızı desteklemesini bekliyoruz.

SORU - Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'le yaptığınız görüşmede, son dönemde yaşanan küresel gelişmelerle ilgili hangi başlıklar öne çıktı? Ukrayna savaşı, enerji iş birliği, savunma sanayii ve Karadeniz'deki denge politikaları bağlamında, bu görüşme için "ikili ilişkilerde daha yakın iş birliği dönemi" tanımını yapabilir miyiz? Putin'in Ukrayna'da barış için özellikle İstanbul'da dörtlü bir zirve konusunda nasıl bir yaklaşımı var? Rusya'nın Gazze konusunda tutumu nedir, görüşmede bu konu gündeme geldi mi?

Rusya Devlet Başkanı Sayın Vladimir Putin ile ikili görüşmemizde Ukrayna-Rusya savaşının adil bir barışla sonlandırılması için yapılabilecekleri ele aldık. Enerji alanında iş birliği, özellikle bu görüşmede ele aldığımız konuydu. Türkiye olarak en başından beri, Ukrayna-Rusya savaşının müzakereler yoluyla sonlandırılabileceğini her daim ele alıyoruz. İstanbul'da gerçekleşen müzakereler bu yolun açık olduğunun en net ispatıdır. Müzakerelerin seviyesinin aşamalı olarak yükseltilmesi, bizim arzu ettiğimiz bir yoldur. Barış umudunu çözüm odaklı ve somut sonuçlara dönüştürmek lazım. Bunun için de liderler seviyesinde bu işi ele almak durumundayız. Sayın Putin'in son Alaska zirvesinden hangi neticelerle döndüğünü, o görüşmelerde neler düşündüğünü değerlendirdik. ABD Başkanı Sayın Donald Trump ile yaptığı görüşme çok önemliydi. Bu konularda Sayın Putin'in düşüncelerini aldığımız gibi, Ukrayna Devlet Başkanı Sayın Volodimir Zelenski ile de ayrıca telefon diplomasisi yöntemiyle bazı görüşmelerimiz oldu. Onunla gerçekleştirdiğimiz bu temaslarda da Sayın Zelenski'nin Sayın Putin'e bakışını görme fırsatını yakaladık. Alaska zirvesinin neticelerini de tekrar değerlendirme imkanını yakaladık. Hem Sayın Zelenski, hem Sayın Putin'in yaklaşımlarını olumlu buldum. "Türkiye'de İstanbul sürecinin devamı yönünde bir girişim olabilir" dediğimizde, kendisi bu konuyla ilgili "niye olmasın" noktasındaydı. Ancak henüz buna hazır değiller.

SORU - ABD Başkanı Donald Trump ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Alaska zirvesinin ardından Avrupa'da bir kez daha "Kıta'nın jeopolitik bir rolü kalmadığı" yönünde tartışma açıldı. Sizce de öyle mi, Türkiye'nin jeostratejik kimliği bu durumdan nasıl etkileniyor? Bu durumun Türkiye'nin jeopolitik kimliği üzerindeki etkisi nedir?

Sayın Trump, Ukrayna-Rusya savaşının taraflarıyla görüşmeler yaptı. Hem Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, hem Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski hem de Avrupalı liderlerle temaslar gerçekleştirdi. Bu görüşmeler makuldür, makbuldür, kıymetli bir stratejidir. Ukrayna-Rusya Savaşını ancak barış odaklı diyalog sona erdirir. Biz de bu konuda, başta Sayın Trump olmak üzere Ukrayna-Rusya savaşının taraflarıyla görüşmeler gerçekleştirdik. Sayın Putin, Sayın Zelenski ve Avrupalı liderlerle sürekli temas halindeyiz. Dışişleri Bakanım, İstihbarat Başkanım muhataplarıyla gerekli görüşmeleri yapıyorlar. Bu görüşmeler de bu süreci sürekli olarak hızlandırıyor. Biz, İstanbul'da gerçekleştirilen doğrudan müzakerelerle, diyalog zemini geliştirmiş ve güçlendirmiş bir ülkeyiz. Tahıl koridoru ve esir takaslarıyla biliyorsunuz somut çıktılar elde etmiştik. En doğru yaklaşım da aslında budur. Bunu da bırakmayı düşünmüyoruz. Bu sürecin devamıyla ilgili adımları atıyoruz, atmayı da sürdüreceğiz. Ben Sayın Putin ile yaptığım her görüşmede tahıl koridoru, esir takası konularını daima gündemde tutuyorum. Tutmaya da devam edeceğim. Temennimiz buradan bir netice almaktır. Adil ve kalıcı barış, tarafları dışlamadan müzakere zeminini güçlendirerek gelecektir. Türkiye, savaşın en başından beri her iki tarafla görüşebilen, her iki tarafın da güvenini kazanmış olma özellikleriyle örnek olmuştur. Hep birlikte çatışmayı değil müzakereyi, savaşı değil barışı öncelersek, aralanan fırsat penceresini ardına kadar açarız.

SORU - ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Mahmud Abbas ve 80 Filistinli yetkilinin vizelerini iptal etmesi, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na katılamamaları anlamına geliyor. Birçok ülke Filistin'i devlet olarak tanımaya hazırlanıyor. Nasıl bir BM Genel Kurulu göreceğiz?

Amerika'nın bu kararı, BM'nin varoluş nedenine uygun düşmüyor. Kararın bir an önce gözden geçirilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu dünya üzerindeki meselelerin tartışılması ve çözümler üretilmesi için vardır. Filistin heyetinin Genel Kurul'da olmaması sadece İsrail'i memnun eder. Bu Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, bana göre henüz içeriği ve katılımcıları kesinleşmemiş bir Genel Kuruldur. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres ile bu konuda bir görüşme yapmak istedim, maalesef o da ben de fırsat bulamadık. Bu Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nu nasıl gerçekleştireceğiz bunu Genel Kurul tarihine kadar telefon diplomasisiyle değerlendirelim istiyoruz. BM Genel Sekreteri'nin bu konudaki düşüncelerini de öğrenmek istiyorum. Çünkü bu gelişmeler ani gelişmeler değil. Filistin'de mağdurlar var. Bir de bu zulmü içi kan ağlayarak izleyenler var. On binlerce mazlum var mağdur var. Bunların hakkını hukukunu koruma noktasında adımlar atmamız lazım. Gazze'de 7 Ekim'den bu yana 60 bini aşkın şehit, 150 bini aşkın yaralı var. Zaman zaman ülkemize yaralılar gönderiliyor. Biz bu konuda seferber olmuş durumdayız. Her şeyden önce bir defa İsrail'in bu soykırımı hiçbir zaman unutulmayacak. Filistin'de bebeklerin, annelerin, babaların nasıl katledildiğini hiçbir zaman insaf sahibi olan anneler, babalar unutmayacak. Filistin'in sesinin kısılması doğru değildir. Bu sesi kısmak, susturmak mümkün değildir. Amerika'dan beklenen, İsrail'in katliamlarına, zulümlerine "dur" demesidir. Bazı Avrupa ülkelerinin de aralarında bulunduğu birçok ülke, BM Genel Kurulu'nda Filistin'i devlet olarak tanımaya hazırlanıyor. Bu yıl BM Genel Kurulu'na muhtemelen Filistin meselesi damga vuracak. Bu damgayı vuranlardan bir tanesi de herhalde bu fakir olur. Filistinli yetkililer BM Genel Kurulu toplantısına katılmasa dahi Filistinli mazlumların sesi orada yankılanacaktır. Allah rahmet eylesin Sezai Karakoç'un dediği gibi "Biz sussak, tarih susmayacak. Tarih sussa hakikat susmayacak."

SORU - "Yönünü Ankara'ya ve Şam'a dönenler kazanacak, kıblesini şaşırıp kendilerine yeni patronlar arayanlar kaybedecek" sözleriniz İsrail'de büyük tedirginlik yarattı. Sizi ve Türkiye'yi hedef alan açıklamalar yaptılar. İsrail Türkiye'de devam eden Milli dayanışma ve kardeşlik sürecini Suriye'de YPG üzerinden atacağı adımlarla sabote etmeye mi çalışıyor? YPG'nin mutabakata rağmen Suriye ordusuna katılmasını engelleyen İsrail mi?

Komşumuz Suriye'de kalıcı refah ve huzurun sağlanmasını istiyor, birlik ve beraberliğini önemsiyoruz. Yakın geçmişte yaşananlar göstermiştir ki; Suriye'deki huzursuzluk, en fazla bize yansıyor. Bunu görmemiz lazım. Suriye topraklarında karışıklık çıkartmak isteyenlere, ne biz göz yumarız, ne de Şam yönetimi buna rıza gösterir. Biz, Suriye'nin bütün renkleriyle bir ve bütün olmasını ve öyle kalmasını isteriz. Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ve yönetimi bizim gibi düşünüyor. Fakat böylesine uzun bir savaş yaşamış bütün coğrafyalarda olduğu gibi, Suriye'de de kaos çıkarmak isteyenler çok ama çok fazla. Bunların kim oldukları malumdur. Onun için biz Suriye'yi yalnız bırakmayacağız. Devamlı onların yanında duracağız. Suriye'nin yeniden ayağa kalkmasını inşallah kimse engelleyemeyecek. Kaosa yatırım yapan savaş baronları bu sefer kaybedecek. Arap, Kürt, Türkmen, Nusayri, Sünni, Hıristiyan fark etmeksizin tüm kesimleri ile Suriye halkı kazanacak. Şunu da çok net ifade etmek isterim; Her kim bu süreci baltalamaya çalışırsa bunun faturasını öder. Kürtler nerede yaşarsa yaşasın bizim kardeşimizdir. Kimse bizi birbirimizden ayıramaz. Kimse bizim ebedi kardeşliğimize pusu kuramaz. Kararlıyız, azimliyiz. Nasıl ki et kemikten ayrılmaz, aynen bizim bu kardeşliğimiz de birbirinden ayrılmaz. Basiret, feraset ve sağduyu ile hareket edilirse, her sorun çözülür. Ama hüsnü niyet olmazsa, en basit konular bile kördüğüm haline gelir. Biz huzur ve sükûnet ortamının güçlenmesinden yanayız, bunun için de çalışmaya devam edeceğiz.

SORU - Terör örgütü PKK'nın fesih ve silah bırakma kararı sonrası "Terörsüz Türkiye" süreci kapsamında Meclis'te kurulan komisyon öncelikli olarak hangi somut adımı atacak? Bu yönde bazı tartışmalar yaşanıyor. Komisyonda yasal düzenlemeler olacak mı? İlk aşamada beklentiniz nedir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde oluşturan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu geniş katılımla çalışmalarına devam ediyor. Komisyon çalışmaları ile ilgili Meclis Başkanımız Numan Kurtulmuş ile bir telefon görüşmesi yaptım. Samimi bir şekilde bu turları belli bir noktaya getirdik. Bundan sonraki süreci de aynı kararlılıkla devam ettirecekler. İnanıyorum ki sonuçta Türkiye, 40 yıllık bir sorunu ortadan kaldıracak ve geleceğe bir ve bütün şekilde yürüyecektir. Türkiye'nin geleceğini ilgilendiren böylesi bir meselede dedikodulara, tevatürlere değil, devlet ciddiyeti içinde yapılan ve yapılacak açıklamalara odaklanmak en doğrusudur. Biz yol haritamızı da, menzilimizi de net bir biçimde belirledik. Terörle mücadeleye ayrılan kaynaklar artık kalkınmaya, üretime, yatırıma, istihdama harcanacak. Terörsüz Türkiye'nin kazananı tüm Türkiye, terörsüz bölgenin kazananı ise bölgemizdeki tüm kardeş halklar olacak.

SORU - Eşiniz Saygıdeğer Hanımefendi'nin, ABD Başkanı Donald Trump'ın eşi Melania Trump'a gönderdiği Gazze'deki insani krize ilişkin mektubu, dünya basınında da geniş yankı buldu. Hanımefendi mektubunda, Melania Trump'a "Ukrayna'daki savaş için gösterdiği hassasiyeti, Gazze'deki insani kriz için de göstermesi" çağrısı dikkat çekiciydi. Sayın Hanımefendi'nin bir anne duyarlılığıyla yaptığı çağrı için neler söylemek istersiniz?

Şair ne diyor, benim de şiir kasetlerimden bir tanesinde bu mısralar yer alır, "İçimde kaynayan bir mahşer var. Bu mahşer bir de annelerin kalbinde kaynar." Buradan hareketle anne kalbi hem narindir hem güçlüdür. Anneler bu tip zor konuların çözümünde devreye girdiklerinde iklimi değiştirebilirler. Hele ortada katledilen binlerce bebek ve çocuk varsa, toprağa düşen her yavruyu kendi çocukları gibi sahiplenirler. Kızlarım da annelerinden bu mektubu kaleme almasını istedi. Ben bu girişimi, bu bakımdan çok önemli buluyorum. Mektup, Türkiye'nin Gazze diplomasine yeni bir boyut ekledi ve resmi kanallardan yürütülen girişimlerin yanı sıra, insani ve vicdani bir dilin de uluslararası ilişkilerde etkili olabileceğini aynı zamanda gösterdi. Maalesef, Batı'nın Ukrayna'daki masumlara yönelik yaklaşımlarının çeyreğini bile Gazze'de göremedik. "Ellerinde tencerelerle, tabaklarla sıraya girip oradan bir miktar yemek almaya çalışan o yavruların halini gözü olup da görmeyenlere yuh olsun!" demekten başka bir şey bize düşmez. Bu yavruların hali ortada. Bu nedenle biz herkesten, bütün Batı'dan bu insani yaklaşımı bekliyoruz. Biz kan ve gözyaşı bütün coğrafyalarda dinsin istiyoruz.

SORU - Güney Kafkasya barışında Zengezur Koridoru'nu sormak istiyorum. Bütün taraflarla zaten görüştünüz. Beyaz Saray'da 8 Ağustos'ta Zengezur Koridoru için paraflar atıldı. Sonrasında Rusya'dan ve İran'dan olumsuz değerlendirmeler gelmişti. Gelişmeler zirveye nasıl yansıdı, izleniminiz nasıldı?

Ben inanıyorum ki; Güney Kafkasya inşallah özlediği barışa kavuşacak. Sayın İlham Aliyev ile yaptığım ikili görüşmede de o umudu ben İlham Bey'de gördüm. Beyaz Saray'daki imzalar Ermenistan-Azerbaycan normalleşme sürecine tabii ki hız kazandırdı. Azerbaycan ve Ermenistan barış yolunda pürüzleri önemli ölçüde aştı ve son noktaya kadar geldiler. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile ardından Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ile etraflıca bir görüşme yaptık. Bu iki görüşmede de gerek Aliyev'in gerek Paşinyan'ın aynı noktada olduklarını gördüm. Aynı istikamete bakıyorlar. Zengezur Koridoru meselesinde de herhangi bir sıkıntı, bir farklılık yok. İlham Bey bu konuda çok daha kendinden emin. Hele hele Amerika seyahatindeki o buluşma, o görüşme onların bu noktadaki atacakları adımlarda adeta belirleyici olmuş. Barışın sağlanmasıyla bölgemizdeki, burası çok önemli, kara ve demiryolları hareketlenecek, sınır kapıları açılacak, ticaret başta olmak üzere birçok alan olumlu etkilenecek. Bundan bizim de müspet etkilenmemiz söz konusu. Yeni iş birliği fırsatlarının değerlendirilmesiyle, bölge ülkeleri de bundan kar edecek. Bunlar çok açık ve net ortada. Rusya ve İran da ilerleyen dönemde kaygılarının yersiz olduğunu anlayacaklar.

SORU - CHP'nin değişim söylemiyle yola çıkan yeni yönetiminin Türkiye'deki muhalefet sorununa çare olabileceğini düşünüyor musunuz? Bir de karşınızda gerçekten rakip olacak ciddi bir muhalefet görüyor musunuz? Diğer taraftan CHP Genel Başkanı Özgür Özel Sinop'taki füze denemelerinin balıkçıları ve balıkları rahatsız ettiğini söyledi. Bu açıklamalara yorumunuz ne olur?

Malumunuz Sinop'ta ROKETSAN'ın geliştirdiği normal menzilli füzelerimizin ve Delta V'nin atışlarını yapıyoruz. Bunlar Türkiye'nin şu anda geliştirebildiği orta menzildeki füzeler. Daha uzun menzildeki füzeler için malumunuz farklı coğrafyada işlerimiz de var. Ama şu anda biz Türkiye'nin bağımsızlığı için bu testleri yapmaya devam edeceğiz. Bu arada Sinop'ta balıkçılık 3-4 sene içerisinde 5 misli büyüdü. Sinoplu balıkçıların hiçbir sorunu yok. Sinoplu balıkçılar Japonya'ya Türk somonu ihracatı yapıyorlar. Dolayısıyla Özgür Bey'in zannediyorum ne füzelerden haberi var, ne Sinop'ta balıkçılığın gelişiminden, ne de turizmden. "Balıklar strese giriyor" diye açıklama yapmış. Ah ah ülkem ne hallere kaldı. Ama aşacağız bunları.

Hep söylediğim gibi Türkiye'deki kronik muhalefet sorunu çözülmüş değil. Çözüm umudundan bile söz edemeyecek durumdayız. CHP bugüne kadar hangi soruna çare üretebilmiş ki muhalefet sorununa çare olsun. Daha kendi parti içi meselelerine çözüm üretemeyen bir siyasi parti, Allah aşkına milletin sorunlarına çare olabilir mi? "Millete hizmet edeceğiz" diyerek kazandıkları yerel yönetimlerin içler acısı hali, bunların yönetim anlayışının fragmanıdır. Bunlar hizmet etmeyi bilmez; bunlar sadece kavga etmeyi bilir.

SORU - Ekonomiyle alakalı olacak benim sorum. Ekonomideki gelişmeler planladığınız şekilde ilerliyor mu? Bu çerçevede faiz, enflasyon düşüşü ve bunun özellikle vatandaşın cebine yansıyan takvim süreci ne zaman tam olarak şekillenecek?

Ekonomideki gelişmeler olumlu. Özellikle son 2-3 aydır tekrar güçlü, olumlu döngüye girdik. Mart-Haziran döneminde hem içeride hem dışarıdaki birtakım gelişmeler tabii ki etkiledi. Ama bunlar geride kaldı. Hemen hemen bütün alanlarda tekrar güçlü, olumlu döndük. İkinci çeyreğe ilişkin büyüme rakamları açıklandı. Yüzde 4,8 oldukça güçlü bir büyüme. Don ve kuraklıktan etkilenen tarım sektörü hariç bütün sektörlerde, bütün alanlarda çok güçlü bir büyüme var. İşsizlik oranları tek hanede, rezervlerimiz rekor düzeyde, enflasyonda düşüş devam ediyor. Tabii ki enflasyondaki düşüşle birlikte finansal koşullarda da iyileşme devam edecek. Bizim beklentimiz bu olumlu döngünün, trendin devam etmesi yönünde. Kişi başı milli gelirde muhtemelen bu sene Dünya Bankası tanımına göre üst gelirli ülkeler grubuna girmemiz oldukça muhtemel. Ülkemiz kişi başı milli gelirle sınıf atlamış olacak. Biz tabii ki reel sektördeki gelişmeleri de yakından takip ediyoruz. Reel sektörün de rahatlaması, özellikle ihracatın, yatırımların artması için yoğun bir çaba içerisindeyiz. Enflasyonda yılı hedeflerimize uygun bir rakamla tamamlayacağımızı düşünüyoruz. Hayat pahalılığıyla olan samimi mücadelemiz gerçekten sonuç veriyor ve bu güçlü şekilde sürecek. Yani bir taraftan büyüyoruz bir taraftan işsizlik ve enflasyon düşüyor. Finansal anlamda kaygılar, endişeler geride kaldı. Hem hazinenin borçlanma faizleri iniyor, hem risk primimiz düşüyor, hem rezervlerimiz gerçekten rekor düzeyde. Cuma günü itibarıyla rezervlerimiz 178 milyar doların üzerinde. Dolayısıyla güçlü bir irade, sabırla, kararlılıkla biz tekrar bu olumlu döngüye döndük. Allah'ın izniyle bu devam edecek.


Etiketler:
recep tayyip erdoğan çin şi cinping rusya vladimir putin ukrayna