ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik'ten silah bırakma açıklaması... "Fesihten anladığımız tabela değişikliği değil"

AA - | Son Güncelleme Tarihi:
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik'ten silah bırakma açıklaması... "Fesihten anladığımız tabela değişikliği değil"

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, terör örgütünün silah bırakması sürecine ilişkin "Feshetmekten anladığımız isim, tabela değişikliği değil. Varlığın sonlandırılmasıdır." dedi.

Kapat

HABERİN DEVAMI

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik katıldığı özel bir canlı yayında açıklamalarda bulundu.

Çelik'in açıklamalarından satır başları;

Türkiye'nin terörle uzun mücadelesi var. Neticede terör amacına hiçbir şekilde ulaşamamış. Dünyada da Türkiye'de terörle mücadele konusunda hukuka uygunluğuyla ilgili bir eleştiri yok. geçmiş zamanlarda da, bizim iktidarımızdan önce de terörle mücadele yapılırken, terör örgütü mensuplarının silah bırakması, teslim olması, topluma kazandırılması konusunda bir sürü yasal düzenlemeler yapılmış. O zamanki MGK'ya katılan büyüklerimiz, doğrudan terörle mücadeleyi bizzat veren askeri heyetin tekliflerinin çok sayıda toplantılara getirildiğini söyler. Türkiye burada bir çerçeve çizmeye çalışmış. Çeşitli kereler çeşitli denemeler olmuş. Rahmetli Özal zamanında olmuş, rahmetli Erbakan'ın girişimlerinden bahsedilir. Cumhurbaşkanımızın Başbakan olduğu dönemlerde çözüm süreci şeklinde tekrar hükümetimizin döneminde gerçekleşti. Bir sürü safahattan geçtik. Şu görülmüştür; hükümet ve devlet kanadında red, inkar, asimilasyon politikasıyla anılan vesayet döneminde bu sorunda Türkiye'nin kapasitesini büyüterek ortaya çıkan yaklaşım görülmüştür.

2005'te doğmuş birisi şimdi 20 yaşında. Vesayetin en karanlık zamanları, her türlü vesayetin hükümeti kuşattığı zamanlar. Türkiye'nin askeri ve yargı vesayeti ile boğulduğu zamanlar. 12 Ağustos 2005'te sayın Cumhurbaşkanı Başbakan'dı. Diyarbakır'da konuşma yaptı 'Kürt sorunu benim sorunumdur' dedi. Bu paradigmatik bir devrimdir. Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı çıkıp 'Bu benim meselemdir, Türkiye'nin tamamının meselesidir' diyor. Belli bir etnik mesele değil. Aynı şeyi başörtüsü meselesine de uyarlayabilirsiniz. Vatandaşlarımızın kimliklerinin üzerindeki inkar ve asimilasyon politikaları büyük adımlarla sona erdirilmiştir.

O zamanlar tekrar o tartışmalara dönersek kamusal alan sivil alan tartışmaları yaparlardı. 'Her şey olabilir ama öğretmen ve yargıç olamaz' derlerdi. Belli sembolle ayrımcılık anlamına geliyormuş gibi ilkel zihniyet. Yakın zamanda CHP'de eskiden bakanlık yapmış birisi 'Ben ve benim gibiler gelirse başörtüsü ile değil ama türbanla mücadele edeceğiz' gibi ilkel şeyleri söylemiştir. Demokrasi kafada başlayıp kafada başlayan bir şey.

Burada bir sürü süreç çeşitli kereler denendi. Son süreçte iç cephenin güçlendirilmesi çağrısından sonra sayın Bahçeli'nin tarihi çağrısı Cumhuriyet döneminin en önemli çıkışlarından birisi. Türkiye kendi milli gözüyle yeni bir süreç başlattı. Sayın Cumhurbaşkanımızın devlet kurumlarına talimatıyla bu devlet politikasına dönüştü. Günün sonunda hukuk sistemimizin içindeki imkanlarla oluyor. Bunların hepsine bütün olarak bakmak lazım. 'Odak noktamızı kaybetmeyelim' cümlesini çok sık kuruyorum. PKK terör örgütünün unsur, uzantılarıyla fesih ve silahlarının bırakılması. Devlet katı, TSK, istihbarat ve İçişleri ve diğer kurumlarda hazırlıkları var. Milli irade bu işin sahibi olsun diye Yüce Meclis'te komisyon oluşturuldu. Komisyon yarın bir gün silahlar bırakıldıktan sonra adım atılmak üzere hukuki çerçeveye dönük olarak pusula teşkil edecek.

Ben AB bakanı iken oradaki muhataplarımla en çok yaptığım konuşma şuydu 'PKK bir terör örgütü fakat ben buraya gelirken aşağıda PKK propagandası yapılan sergi açmışsınız' derdim. Daha sonra birtakım tedbirler alındı. Birtakım terör örgütlerinin AB Komisyon binasının engellenmesi konusunda. Bizim burada fesih ve silah bırakma dediğimizde söylediğimiz mekanizma açıktır. Silah bırakma tamamlanır, PKK'nın kendisini fesh ettiği, varlığını sona erdirdiğini eylem olarak,, teyit mekanizması tarafından teyit edilmesi gerekir. MİT ve TSK bu teyit mekanizmasıdır. Daha sonra devletin başı olan sayın Cumhurbaşkanımıza arz edilir. Artık bu Cumhurbaşkanlığı kararı ile mi olur MGK kararı ile mi olur; PKK terör örgütlüğünden çıkar. Bütün bunlar kademeli olarak ele alınır. Fesih retorikle ilgili bir şey değil. Bir sürü terör örgütü var DEAŞ'ından FETÖ'süne kadar. Feshetmekten anladığımı isim, tabela değişikliği değil. Varlığın sonlandırılmasıdır. 4 ana alanda silahlı yapısı var. Bir de bunların çatısı olan KCK var.

7 Ekim olaylarından 1 gün sonra siyonist çetenin başı Netanyahu 'Bölge haritaları değişecek David koridorunu kuracağız' dedi. Bölgede halklara kötü niyet besleyen herkes terör örgütlerini vekalet savaşlarında kullanıyor. Kimin kime ne vaat ettiğini biliyoruz. Ülke ismi vermeyeyim şimdi. Biz tabii bütün komşularımızdan ve müttefiklerimizden bu sürece destek verilmesini arzu ederiz. Müttefiklerimizden de ya çekimser duran ya da silah bırakma sürecini akamete uğratmak isteyen faaliyetler görüyoruz. Bir terörist yakalamıştık. Bu terörist yıllar evvel DEAŞ'ta bulunmuş, oradan çıkmış PKK terör örgütünde faaliyet yürütmüş aynı zamanda batılı bir devletin istihbaratına çalışıyor. Türkiye Cumhuriyeti'nin gözü bütün bunları görüyor. Sürekli olarak sahadayız.

TBMM'de doğrudan cezaevlerini ziyaret eden komisyonlar var. TBMM üyeleri çeşitli sebeplerle gerek terörist gerek başka alanlarda mahkumlarla görüşüyor. İhtiyaç duyulduğu için. Böyle bir mesele yürütülürken komisyonun iradesi tecelli etmiş. Netice itibariyle bu görüşme gerçekleşmiş. Komisyon bir sürü faaliyet yürütüyor. Kendi düşüncemize uyan ya da uymayan bir sürü grubu çağırdı ve dinledi. İki t anesi çok aşırı gittiği için, nefret söylemine kaydığı için uyarıldı. Onun dışında karışılmadı. Bütün gruplarla anlaşıyoruz diye bir şey yok. Birisi tutup da terör sona ersin diye çağrı yapıyorsa, terörün sonlanması için inisiyatif alıyorsa, komisyonun bunu değerlendirmesinden daha doğal bir şey olamaz. Sürekli olarak AK Parti'nin uzak durduğu söyleniyor. Halbuki Cumhurbaşkanımız ve genel başkanımız her MYK, MKYK'nın açılışında dışarı kapalı konuşma yapar. Uzun zamandır ilk gündemi terörsüz Türkiye ile ilgili yapılacaklardır.

Komisyonun kurulması, faaliyetleri de bir karardır. Yarın komisyon bir belge ortaya çıkaracak genel kurula yol göstermek üzere. Bunlar hukuk sistemimizin imkan ve kabiliyetleri içinden oluyor. Tek vatan, tek millet, tek bayrak, tek devleti zedeleyecek adım yok. Herhangi terör örgütüyle ya da yabancı güçle pazarlık söz konusu değil. Teşkilat başkanlığımızın Türkiye Buluşmaları çerçevesinde. AK Parti bu yazı 2 kez Türkiye'yi dolaşarak geçirdi. Bakanlarımız, genel başkan yardımcılarımız, milletvekillerimiz ve bütün arkadaşlarımız katıldı. Bunun birinci gündemi terörsüz Türkiye'dir. Herkes kendi üzerine düşen ödevi yapacak. AK Parti ne yapacağını biliyor. Geçen dönemde de ben Hakan Bey, Efkan Bey aktif olarak o süreçlerin içinde bulunmuştuk. Bugün başka arkadaşlarımızın da tecrübeleri işin içinde.

Geçen hafta sonu Türkiye'deki gençlik STK'ları platformu Urfa'da 'Terörsüz Türkiye' başlığında toplantı düzenledi. Ben ve İlim Yayma Cemiyeti Başkanı sayın Bilal Erdoğan konuşma yaptı. Gençlik platformu 25'e yakın masa kurmuşlar. Terör ve ekonomi, terör ve toplumsal psikoloji üzerine kurulmuş. Her masa soru üretmiş. Biz bu sorulara Bilal Bey'le cevap verdik.

Daha öncesinde yapılan açıklama var. Terör örgütünün fesh etmesi ve silah bırakması. Komisyon üyeler iİmralı'da sorular sordular. Suriye'deki SDG'nin tasfiyesi ile ilgili sorular sordular. Sonuçta komisyona bilgi verecekler. Komisyon da adımını atacaktır. Bu işlerin bir hassasiyeti vardır. Bu hassasiyete riayet etmek, bazı muhalefetin dediği gibi milletten saklamak anlamına gelmiyor. Farklı partilerin farklı görüşleri olabilir. Sonuçta arkadaşlar gelip komisyona bilgi verecektir. Üye vermiş partiler için sorun yok. Komisyon kapalı görüşme kararı alırken de itiraz ediliyor. Bu işlerin hassasiyeti ve incelikleri var. Esasında az konuşmak çok eylem yapmak. Doğrusu budur. Yoksa bir şeyden çekinildiği yok. Bir parti diyorsa ki 'bundan niye haberimiz yok' diye, üye verseydiniz. İHer işin bir doğası, usülü var. Bir meselede kullandığımız yöntemi öbür meselede kullanıyor muyuz? MGK toplantısını kapalı yaptığımızda milletten bir şey mi saklamış oluyoruz? Hayır, işleri inceliği var. Partilerin MYK'ları kapalı oluyor. Bunu şeffaf olundu, olunmadı tartışması haline getirmemek lazımdır.

Bazen günde 1 metre gidersiniz bazen 1 haftada 10 kilometre gidersiniz. Silah bırakma sürecinin kesintisiz devam etmesi lazım. Stratejik akıl kadar sabır da önemli burada. Bunun ikisinin dengesini kuracaksınız. Dünyadaki bu meselelerde en çok dikkat edilmesi gereken husustur. Bu çok vitesli bir süreçtir. Daha kapsayıcı değerlendirmek lazım. Silah bırakma süreci kesintisiz devam etmelidir. Silahların sembolik olarak yakılması tabii ki adımdır. Esas olan tüm silahların bırakıldığı noktaya ilerlemektir. Yol haritası işliyor. Rotada bir sapma yok. Bütün sabotajlara rağmen odağımızı koruyoruz. İnşallah bu hedefe ulaşmak için senkronize şekilde çalışıyoruz.

Normalde bir terör örgütü mensubunun terör faaliyetini öven açıklamasının yorumlanmasının çok lüzumu yok. Yürüyen sürece dönük sabotajların nasıl gerçekleştiği çerçevesinde tespitim var. Komisyon kurulduktan sonra örgüt çevrelerinden bu tip mesajlar geldi. İlerleme sağlandıktan sonra psikolojik harp yöntemi, sabotaj girişimi. Zamanlama dikkat çekici. İmralı ziyaretinden sonra, sadece bu açıklama değil 3-4 tane zehirli açıklama geldi. Birinci katman, komisyonun kurulamasına vesile olan PKK terör örgütünün feshinde odak kaybı yaratmaya çalışan bir şey. Esasında bu çağrıyı örgütü kim yaptı. İmralı yaptı. Aslında oraya bir şey söylüyor. İmralı'dan yapılan fesih ve silah bırakma çağrısına karşıt bir çağrı olarak bunu gündemleştiriyor. Bu süreçte değil daha önce bahsettiğim çözüm süreci milli birlik ve kardeşlik projesi döneminde de aynı şeyle karşılaştık. Bu tanıdığımız, iyi bildiğimiz bir yöntem. Bu örgütsel faaliyetinin sektör haline geldiği, birçok çevre ve katmanın karmaşık ilişkiler içinde bunu sürdürmek istediği bir şey.

Dikkatten kaçtı ama SDG ile ilgili konuşurken bir tanesi silah bırakmaya karşı söylem üretirken sonra buna da bir dibace eklendi. Biz koalisyonun içindeyiz dolayısıyla buna karar veremeyiz diye bir şey söylendi. Birtakım karmaşık ilişkiler vekalet savaşların, birtakım projeler olarak gündeme geliyor. Mesela Suriye bölümünde '10 Mart anlaşmasını uygulayın' deyince karşı şeyler söyleniyor ya. Suriye Kürtlerini emperyalizmin lejyoneri yapmayı kazanım olarak düşünülüyor.

Cumhurbaşkanımız Esad'a daha o zaman 'Senin ülkende Kürtlerin hiçbir hakkı yok, haklarını ver' diyordu. O zamana kadar TBMM'de şimdiki DEM partinin selefi olan hiçbir parti gündeme getirmemişti. Suriyeli mültecilerin kendi şehir ve dönüşü güvence altına alınacak deniliyor. En önemlisi 7. madde. 7. madde, bölünmeye yönelik çağrılar, nefret söylemi reddedilecektir' deniliyordu.

'Biz Türkiye için tehdit teşkil etmiyoruz' dediler son toplantılarında. Biz de diyoruz ki, 'Irak ile yöntemle Suriye'deki yöntem ayrı'. Bu anlaşmanın uygulanması bizim açımızdan SDG'in terör örgütü olmaktan çıkmasının ispatıdır. Örgütlerin karakteri böyledir. Konjonktürel duruma bakarlar. Türkiye Cumhuriyeti uyarmıştır 'kaotik durumlardan kendinize bir şey çıkarmayın' diye. Burada biz kimseye kötü gözle bakmıyoruz. Ülkemize kötü gözle bakanlara kötü gözle bakıyoruz. Türkmen, Arap, Sünni, Şii, Alevi, Ezidi hepsi kazansın. Ayrılıkçı Dürzi lider dışında hiçbir sorunumuz yok. Onların da haklarını savunuyoruz. İsrail'in ayrılıkçı Dürzi bölgesi ile SDK bölgesini entegre etmesini görüyoruz. Burada doğru olan şudur; bölgedeki Türk, Kürt, Arap ve halkların kazanacağı bir durum.

Terörsüz bölge çağrısı herkesin hakkını koruyan bir şey. Refahı, güvenliği paylaşması açısından önemli bir şey. Burada net şekilde şu mesajları görüyorsunuz: Türkiye'nin öteden beri burada uyguladığı politika ve tezlerin haklı olduğu görüldü. Küçük terör devletçikleriyle bölgenin parçalanması dünyanın başına herkesin başına eski Afganistan'dan daha beter sorunların açılmasıdır. Biz Barrack'ın söylediğinin hangisini tasvip ediyoruz hangisini tasvip etmiyoruz meselesi değil. Başkan Trump kaç kez sayın Cumhurbaşkanımızın yanında ve olmadığı durumlarda sayın Cumhurbaşkanımızı teyit etti.

Cumhurbaşkanımız G-20 zirvesinde herkesle ve ABD yetkilileri ile görüştü. Türkiye ilk olarak Cumhurbaşkanı Şara ile ilişki kurduğunda mesafeli duran hepsi kendi ülkelerine davet ettiler. Cumhurbaşkanı Şara uluslararası platformlarda Suriye Devlet Başkanı olarak konuşuyor. ABD yaptırımları kaldırdı.

Başkan Trump'ın ilk dönemi inişli çıkışlı dönemdi. O dönemde bir şey gördü. Yolunda sabit duran, verdiği sözün arkasında duran bir tek Erdoğan var. Yüksek düzeyli bir AB yetkilisinden kendi kulaklarımla duydum: Sizin dengeli siyasetiniz, ara bulucu liderliğiniz demişti. Latin Amerika'dan Ortadoğu'ya, ABD'den Asya'ya kadar herkesin kurduğu cümle. Demokratik seçilmiş olarak dünyada en tecrübeli isim sayın Cumhurbaşkanımız. Yasaklı olduğu dönemde ABD'ye davet edildiğinde Bush başkandı. Orada görüşme yapıldı. Ben Cumhurbaşkanımızın yanındaydım. İlk davet Berlusconi'den geldi. Bu tecrübenin politika oluşturmada ne kadar isabetli ve dayanıklı sistem kurduğunu tüm ülkeler teslim ediyor. Sayın Cumhurbaşkanı birisi siyaset sahnesinden ayrıldığında mutlaka onu doğum günlerinde arar. Onlar da Cumhurbaşkanımızı ararlar. Bu dünyanın birçok yerinde böyle.

Bu mesele buradaki terör faaliyetinden vazgeçilmesi çerçevesinde ele alınması gereken işler. Bahsettiğiniz kişi silah bırakmamaktan bahseden. 'Silah bırakamayız uluslararası mükellefiyetlerimiz var' çerçevesinde yaklaşımı ifade eden kişi. Mesele ilkeler meselesi. Gerçekten terörsüz Türkiye, terörsüz bölge dendiğimizde 'Bu kişiler gelsin anlatsın' deniliyor. Bu kişiler bulunduğu yerden de görüşlerini ortaya koyabilirler. SDG'nin Suriye Kürtlerinin kazanımlarıyla ilgili yok. Diğerleri terörden vazgeçsin, şu etnik grup adına terörden vazgeçmesin denmesi önce o etnik gruba haksızlık olur.

Türkiye'de kendisini hangi etnik olarak zikrederse zikretsin herkes birinci sınıf vatandaştır. Aynı vatanı, aynı geleceğimiz vatandaşlarımızdır Kürtler. Bu süreçler yürürken bir sürü kişiyle muhatap oluyorsunuz. Bahsettiğiniz konuyu üç bölüme ayırmak lazım. Birincisi oraya geçmiş zamanlarda da gittik. 23 yıldır iktidardayız. Daha öncesini hatırlayanlar da var. Orada terör örgütünün faaliyetlerini yoğun şekilde yaptığı zamanlarda sokaklarda canlılık yoktu. Bakın orada festivaller yapılıyor, kültürel toplantılar da yapılıyor. Şehitlerimiz Allah gani gani rahmet eylesin. Bize mesaj verdiler. Canımızı feda ediyoruz bizim çocuklarımız özgür yaşasın diye. Ege'de nasıl festival havası varsa şimdi orada da aynı şey var. Biz söz vermiştik 'Fırat'ın Dicle'nin, Zap suyunun kuzularını emperyalizmin çakallarına feda etmeyeceğiz'. Bu sözün tutulduğu yerdir.

Sayın Barzani'nin terörsüz Türkiye ve terörsüz bölge sürecine destek vermesi önemlidir. Sayın Cumhurbaşkanımızla da bir görüşme yapmıştı. Fiilen başkan olduğu dönemde de bir konu hariç bütün konularda Türkiye ile gayet iyi dostluk ilişkisi içinde oldu. O konu da referandum meselesiydi. İyi ilişkilerimiz oldu. Ben KDP'nin kongresine katıldım. Türkiye ile ilgili doğrudan pozitif mesajlar verdi. Orada sadece Türk heyetiyle görüştü. DEAŞ'a karşı oranın korunmasında Türkiye atkif rol üstlendi.

Bahsettiğiniz görüntü tabii ki nahoş ve olumsuz yorumlara zemin teşkil etti. Bununla ilgili olarak İçişleri Bakanlığı bir soruşturma yürütüyor. Sonuç olarak sayın Barzani'nin aktif görevi yok. Tabii ki güvenliğini sağlanması gerekir Türkiye Cumhuriyeti bu kudrete sahiptir. Biz yayına girmeden onun ofisi adına sayın Bahçeli ile ilgili saygısız mesaj yayınlandı. Sayın Bahçeli'nin önemli bir röportajı yayınlandı Türkgün Gazetesi'nde. Barzani'nin ofisinde bir sözcü yapmış bu açıklamayı. Kaleme alınan metin saygısız metin. Irkçı faşist gibi ifadeler kullanılıyor. Sayın Bahçeli'nin bu değerlendirmeyi yaparken sayın Barzani'yi koruyan güvenlikçilerle ilgili değerlendirmesi var ama sayın Barzani'nin şahsına ilişkin bir olumsuz değerlendirmesi yoktur.

Barzani'nin şahsıyla, ziyaretiyle olumsuz ifade yok, görüntülerle olumsuz ifadeleri var. Ofis sözcüsü ırkçı ve şovenist gibi ifadeler kullanmış. Sayın Bahçeli'nin terörsüz bölge çerçevesinde etrafımızda kurulan saygı sevgi ilişkisi diyor. Orada asıl açıklamayı yapan kişi kimse onun kullandığı dil ırkçı ve şovenist. O açıklama doğrudan sayın Bahçeli'ye karşı saygısız ifadelerdir. Bu kabul edilemez ve mutlaka düzeltilmesi gerekir. Terörsüz bölge için emek veren bütün bir siyasi hayatın gücünü bu işe seferber etmiş, bu üslubun kullanılması akılsızlık, idraksizlik. Bunu kim kaleme almışsa düzeltilmesi gerekir. Sayın Barzani'nin ülkemize ziyareti milletimizin alicenaplığının göstergesidir diyor sayın Bahçeli.

Orada sayın Bahçeli'nin verdiği mesaj nahoş görüntülerle ilgilidir. Barzani'yle, gelişiyle ilgili bir cümle yok. Ofisin ifadeleri sayın Bahçeli'ye karşı kullanılması asla kabul edilemez. Bu dil terörsüz bölge sürecine zarar verecek bir dil olmuş.

Hukukla ilgili mesele. Bir yandan 'hükümet müdahale ediyor' deniliyor. Bir taraftan 'müdahale et' diye çağrıda bulunuluyor. Bu da garip durum.

Hodri meydansa hodri meydan. Bir yandan da hukuk sistemi var. Benzer şekilde yargılanan faraza 1500 kişi var. 1500 kişi eşitlik ilkesi gereği canlı yayın talep etti. Hangisini yayınlayacaksınız? Sarkozy böyle bir talepte bulundu mu Fransa'da. Devlet başkanlığı yapmış, hapse girdi. 10 kişi AB fonlarını yanlış kullanmaktan tutuklandı. Birisi aktif görevde. Tutuklandılar. Neye göre bu ayrıcalık? CHP'nin çok kötü alışkanlığı var, kendi iç gündemini Türkiye'nin asli gündemi zannediyor. Kendi kurultayını demokrasinin sandık kurması zannediyor. Avukatlar o mahkemeyi izleyecek, basın mensupları izleyecek. Anayasanın eşitlik ilkesi var, kanunlar var. 10 kişinin benzer şekilde yargılandığını düşünün, hangi televizyon verecek? Yargı sistemi, yürütme, yasama çelik çomak oyunu değil ki. Komisyon toplantıları yapıyorsunuz. TBMM'de kapalı oturum yaptınız. 10 yıl boyunca tutanaklar açıklanmayacak. Görevliler değişiyor. Bu milletten bir şey mi kaçırmak oluyor?

Taleal Bedru çalınırken salondaydım. Papa gelmemişti. Patrikhanenin davetlisi olarak geldi deniliyor. Cumhurbaşkanımızın daveti olmadan böyle bir ziyaret olabilir mi? Devlet başkanı olarak geliyor. Eleştiriler yapılabilir. Bile bile yalan söylemek, büyük iddialar konuşmak. Yalan bilgilerle, Hristiyan tarihi, Anadolu'nun tarihi bir daha yazıldı. Hoşnut olunmayan görüntüler oluşmuştur, birtakım mesajlar olmuştur. Bu her ziyaret için geçerlidir. Ciddi makaleler, analizler çıktı. Bir iki arkadaşla İznik Konsülü ile ilgili kitapları bir defa daha okuduk.

Her türlü meşru devletin başkanını tabii ki misafir ederiz. Protokol kurallarımız, özgüvenimiz belli. Papa'nın mesajı dünyaya önemlidir. Burada az sayıda Hristiyan azınlık olmasına rağmen Türkiye'de herkes eşit ve hoşgörü içinde yaşıyor, bu dünyaya örnek olmalıdır. Bu önemli mesajdır.

Sayın Cumhurbaşkanımızın kimliği belli, ömrünü adadığı değerler belli. Türkiye, dünyada etnik ve dini çatışmalarının en ağır yaşandığı dönemlerin bir tanesinde hoşgörülü, çoğulcu toplum olmanın örneğini bu ziyaret vesilesiyle bir daha dünyaya göstermiş oldu.

Sayın Cumhurbaşkanımız konuşmasında Netanyahu ve çetesinin hedef aldığı kiliseden bahsetti. Sayın Cumhurbaşkanımız Kudüs konusunda önceki Papa'yı arayıp Kudüs konusunda çok yakın mesajlar vermişti. BM Genel Kurulu vesilesiyle New York'a gittiğinde yahudi toplum kuruluşları görüşme teklifi edilirdi. Onlara Osmanlı döneminde Yafa kapısı yapılırken, oraya Lailaheilllah İbrahim Halilullah diye yazıldığını örnek olarak gösterir.

Ukrayna limanında da vuruldu. Bizim münhasır bölgemizde gemilere saldırıldı. Asla kabul edilemez. Karadeniz'deki bütün seyrüsefer güvenliği tehdit edildi. Bu bütün ülkeleri etkileyecek olumsuz tablodur. Çok fazla ülkeden 'dünya savaşı geliyor' deniyor. Tek sağduyu mesajı Cumhurbaşkanımızdan geliyor. Bir toplum paranoya haline girince çıkmak zor olur. Biz Avrupa'daki tanıdığımız arkadaşlarımıza söyledik. 'Avrupa ekonomik dev ve siyasi cüce gibi hareket ediyor' dedik.

Tahıl anlaşmasından itibaren sayın Cumhurbaşkanımızın iradesini düşünün. AB tam destek veriyoruz diye açıklama yapsaydı, bugün 'savaş geliyor' diye açıklamalar yapılmayacaktı. Psikolojik saiklerin uluslararası sahnede etkili olması çok şaşırtıcı. Herhangi başarıya ulaşılacaksa Başkan Erdoğan ve Türkiye olmasın diye manipülasyon yapan çok odaklar var. Gelinen nokta şartlar giderek ağırlaşıyor ve zorlaşıyor. Karadeniz'de seyrüseferin kilitlenmesi bütün tedarik mekanizmalarını etkileyecektir.

Günün sonunda Başkan Trump'tan diğerlerine kadar yine bir çözüme varılırsa Erdoğan sayesinde olacak denilen bir çerçeve bu. Yakın vadede bir barış şimdilik gözüküyor diyecek durumda değiliz.

Dendias'ı Dışişleri Bakanlığı'ndan tanıyoruz. Dışişleri bakanlığında bir trol oturuyordu. Yaptığı açıklamalar diplomasiye benzemiyordu. Diyorlardı ki, 'Bu iç siyasete oynuyor, Başbakan olmak istiyor' diye. Bunlar Türkiye'ye zarar vermez. Yunan halkına da haksızlık. Bütün faaliyetini Türkiye karşıtlığı üzerine kurmuş. Devlet adamlığı çatışma sayısını azaltmaktan, var olan çatışmanın yoğunluğunu düşürmekten gerekiyor. 'Adaları daha fazla silahlandıracağız' cümlesi yanlıştır. Tansiyonun bu kadar yükselmesi de yanlış. Dünya bu kadar çatışmayı kaldıramaz. Savaşların bitmesi yönünde herkesin irade koyması lazım.

Güney Afrika'da da Latin Amerika'dan gelenler 'savaş ve çatışma istemiyoruz' diyorlar. Venezuela önlerinde tansiyonun yükselmesi bütün dünyayı etkileyecek. Ukrayna'da varılacak nokta varsa onu 1 sene ileriye atacak. İsrail sarı hattın dışında. Han Yunus'ta gazeteci öldürdü.

Çatışma, savaş düşük kapasiteli kişilerin kullanacağı kelimeler. Türkiye'nin milli güvenliğinde pazarlık söz konusu değildir. Siyasi gündemimizi bakanlık koltuğunda oturan birisine göre ayarlayacak bir şey değiliz. Bu Akdeniz'de tansiyonu yükseltecek bir şey. Bu aslında bizim değil Yunanistan'ın meselesi. Yunanistan siyasetinde bu tip şeyler var. Günün sonunda biz yine diplomasiyi işletir, karşılıklı adımları atarız.

Burada kararlar alınırken, zamanında bedelli ve diğerleri kararını alırken silahlı kuvvetler hesabını yapıyor. Silahlı kuvvetlerde zaaf oluşmayacak şekilde değerlendirmeler yapılıyor. Dünyanın en büyük ordularından birinden bahsediyoruz. Harbe hazırlıkta kendi disiplini ve ekolüyle öne çıkmış bir ordu. Önümüzdeki dönemle ilgili olarak Cumhurbaşkanımızın önümüzdeki yıllara hazırlıkla ilgili bakanlıklara ve birimlere talimatı var. Kendileri güncellemeleri ve reformlar konusunda çalışma yapıyorlar. Milli Savunma Bakanlığı yakın zamanda açıklama yaptı. Önümüzdeki dönemde güncellenmesi, reforme edilmesi alanlarla ilgili çalışmalar devam etmektedir diye. Ukrayna-Rusya arasındaki savaş ilk başladığında Türk ordusu ile gurur duymak için siyasi hafızama eklediğim bir şey. Bizim askerlerimizin değerlendirme kapasitesinin ne kadar yüksek olduğu görüldü.


Etiketler:
AK Parti Sözcüsü terör örgütü silah bırakma