ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


Çember daralıyor

Çember daralıyor

Bir önceki yazıda da bahsetmiştik.

Bu yaz PKK terörüyle mücadele açısından her zamankinden daha sıcak geçecek.

Devletin zirvesinden ve üst kademelerinden gelen açıklamalar bunu gösteriyor.

Atılan somut adımlar da aynı şekilde...

Irak ile uzun zamandır çeşitli kademelerde yoğun temaslar var.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da nisan ayı içinde Bağdat'ı ziyaret etmesini bekliyoruz.

Bu ziyaret terörle mücadele açısından çok sembolik ve önemli olacak.

Perşembe günü Bağdat'a yapılan üçlü ziyaret, bir yönüyle Erdoğan'ın ziyaretine hazırlık niteliğindeydi.

Daha da önemlisi PKK terör örgütüyle ortak mücadele açısından gözle görülür ilerlemeler vardı.

Bağdat'ı ziyaret eden heyet zaten Türkiye'nin durumu ne kadar ciddiyetle ele aldığını açıkça gösteriyordu.

Biri eski MİT Başkanı, günümüzün Dışişleri Bakanı Hakan Fidan.

Diğeri MİT Başkanı İbrahim Kalın.

Üçüncüsü Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler.

Kulislerden sızan bilgiler birkaç somut öneriyle Bağdat'a gittiklerini gösteriyordu.

Birincisi, PKK terörüyle mücadele için iki ülke arasında ortak harekât merkezi kurulması.

İkincisi Türkiye'nin Irak sınırından 30-40 kilometre derinliğe kadar üs bölgeleri kurulması.

Üçüncüsü Hakurk, Metina, Gara ve Zap'ın güvenli hale getirilmesi.

Dördüncüsü ise Irak-Suriye sınırında PKK/YPG'li teröristlerin geçişlerini engellemek için adımlar atılması.

Bu adımlar Pençe-Kilit operasyonlar bölgesine tam anlamıyla kilit atılmasını sağlayacak.

Üçlü güvenlik mekanizması görüşmesinin ortak bildirisi, Ankara-Bağdat hattında önemli yakınlaşmalar yaşandığının göstergesi oldu.

Ortak Daimi Komite somut sonuçlar almak için şarttı, hayata geçecek.

Ancak o bildiride bir detay var ki özellikle dikkat çekiciydi.

Cümle aynen şöyle:

"Türkiye, Irak Ulusal Güvenlik Konseyi tarafından PKK'nın Irak'ta yasaklı bir örgüt olduğu yönünde alınan kararı memnuniyetle karşılamıştır."

Bu çok önemli bir ilkti.

PKK, Irak'taki federal yönetim tarafından "yasaklı örgüt" listesine alınmıştı.

Şüphesiz PKK'nın canını çok sıkacak bir gelişme.

Örgütün bitirilmesi yönündeki ortak iradenin "küçük" bir yansıması diyebiliriz.

Peki bu karar ne anlama geliyor?

Irak hiçbir silahlı grubun ya da örgütün kendi topraklarını bir komşu ülkenin topraklarına saldırı için kullanmasını zaten hoş görmüyordu.

Bunu yüksek sesle de söylüyordu.

PKK'yı "yasaklı örgüt" ilan etmeleri de bunun bir adım ilerisi.

Bundan sonra örgütün Irak topraklarında faaliyet göstermemesi için daha başka adımlar atması gerekecek.

Mesela faaliyetlerini engellemeye çalışacak.

Aynı şekilde finans ve propaganda amaçlı eylemlerini de...

Bu karar Bağdat'ta ilan edildi ama Erbil merkezli Irak Kürt Bölgesel Yönetimi açısından da geçerli.

Zaten onlar da PKK terör örgütünün bölgelerinde varlığından ciddi şekilde rahatsız ve bunu yüksek sesle dile getiriyorlar.

Ama önemli bir detay daha var.

Bu karar, İran'dan destek alan ve Süleymaniye'de PKK terör örgütüne yoğun şekilde destek veren, Talabanilerin KYB'si için de bağlayıcı.

Can alıcı kısımlarından biri de bu.

Üstelik muhtemelen en çetrefilli kısmı.

Irak siyaseti öyle karmaşık ki, sanki ABD eliyle ülkeye kördüğüm atılmış gibi.

Mevcut siyasi düzen ve anayasa Irak'ın işgalinden sonra ABD'nin girişimleriyle oluşturulmuştu.

Örneğin ülkenin cumhurbaşkanı KYB'den.

Yani Süleymaniye'de PKK'lı teröristlerle müttefiklik oyunu oynayan Talabanilerden.

KYB cephesi bir yanlarını İran'a, bir yanlarını ABD'ye yaslamış hem ırak içinde hem Türkiye'ye karşı tehlikeli bir denge oyunu oynuyor.

Bağdat altına girdiği yükümlülükle onlara ne kadar söz geçirebilecek, merak etmiyorum desem yalan olur.

Ama ümitsiz de değilim çünkü bu adımı attırmak bile başlı başına bir başarı.

Türkiye'nin Irak topraklarındaki terör sorununu kendi başına değil bölgesel ortaklarla çözmek için zemin oluşturabilmesi, büyük bir dönüşümün habercisi.

Az önce "yasaklı liste" meselesine küçük bir yansıma demişti.

Neden mi?

Çünkü Irak devleti, PKK'yı "terör örgütü" ilan etmedi.

Bunu yapabilmesi şu an için çok mümkün görünmeyebilir.

Çünkü elleri kolları bağlı.

Teröristler özellikle Bağdat'ın kuzeyindeki topraklarda çok aktif.

Türkiye'nin kararlı duruşu ve operasyonlarıyla büyük darbeler alsalar da, daha güneydeki alanlarda rahatlıkla faaliyet gösteriyorlar.

Hala ellerinde işgal altında tuttukları köyler, geniş alanlar var.

"Yasaklı örgütler" listesi bile Bağdat'ı pek çok adım atmaya itecek.

PKK'yı "terör örgütü" ilan etmeleri durumunda askeri açıdan çok daha büyük yükümlülükler ve mücadeleler altına girmeleri gerekecek ve şu anda buna güçleri yok.

Hele bir de Irak güvenlik güçlerinin resmi parçası olan Haşdi Şabi milis grubunun kontrolden çıkmaya ne kadar meyilli oldukları düşünülürse.

Bu grubun bir kısmı Sincar ve çevresinde terör örgütü PKK ve uzantılarıyla kol kola.

Hatta kendi ödeneklerinden onlara maaş sağladıkları bile gündeme gelmişti.

Bir yanda onlar, diğer yanda Talabani'nin peşmergeleri ve Bağdat siyasetindeki Haşdi Şabi güdümlü unsurlar Irak devletini ciddi sıkıntılara sürükleme potansiyeline sahip.

Meselenin Irak için ekonomik boyutu da cabası.

Az önce demiştim ama yineleyeyim.

Asla ümitsiz değilim.

İnanıyorum ki gün gelecek Irak'ta şartlar elverecek ve bu da olacak.

PKK varlığı Irak'ta bitirilecek.

Çünkü artık geçmişe göre çok farklı yöntemlerle mücadele ediliyor ve sonuç alınıyor.


Yazarın diğer yazıları